yoksunluk sendromu
yoksun.
taşa dokun dünya ciğerine dolsun
suya bak güneş saçlarına dokunsun
olsa olsa galakside bir yokoluşsun
ne kadar yazsan da ne kadar konuşsan da ne
kadar okusan da ağacın yokuştan aldığı yolsun
büyütme kendini öyle öyle mağrur öyle uzak öyle sen
varsa onda da senin bir parçan işte en fazla boksun
yoksun.
kime neye yarar bir ömrün ne kadar anlamaya
uğraşsan da hepsi hepi topu bir taştan bir ağaçtan bir sudan
daha fazla değilsin belki de sen alemde
kendine yönünü bile gösteremeyen yosun
sun ne diye öyle boynun dik gözlerimin ta içine bakıyorsun
ne sesin güzel ne rengin ne kokun ne de uçabiliyorsun
o zaman ne haddine büyük bir buluş gibi uçlarda dolaşıyorsun
bi sus da dinle, yere bak tam önüne
toprağın üzerinde duruyorsun
ezdiğin çiçekler kestiğin ağaçlar öldüğün kuşlar
kadar bile yoksun.
içine yürü içine yürü içine yürü
mürekkebi kurutma mürekkep suda dursun
ne var paylaşamadığın anladın da alemi cihanı yedi katıyla dünyayı
bir de üstüne kendini sahip mi sanıyorsun
yoksun.
sus da dinle çalının çıtırtısını suyun hışırtısını
sus
sus
sus
bak
toprak oluyorsun.